DİĞER
“Bir söylediği diğerini tutmayan, her şeyi sadece kendine isteyen, kendi çıkarını düşünen, bilinçli olarak ısrarla yalan söyleyen bir kişiyi sokakta görseniz bile selam vermekten imtina edecekken, onu bir lider olarak konumlandırmak ve kurtuluş gününün onun sayesinde geleceğini düşünmek, güvenilmez anlatıcının sabit değil, akışkan bir tanım olduğunu da göstermektedir bize.”
“12 Eylül'den sonra toplumun rahatlaması, Dönüşüm’de artık mücadeleyi bırakıp ölmeye yatan Samsa’nın ölüsünü nihayet evden attıklarında rahatladığını fark eden ailenin durumuna benziyor, aynı anda ışıl ışıl parıldamaya başlayan kız kardeşin evlenme zamanının geldiğini fark ederler. Böcekleşmiş, yenilmiş oğlun yerini olasılıkla piyasada nasıl hayatta kalacağını bilen, işbilir bir damat, bir bakıma üvey oğul alacaktır.”
“Periklis’in 1964 yazında aşk acısı sandığı duygu aslında derin bir yalnızlıktır. Periklis’in yalnızlığını o günün siyasetinden ayrı tutabilir miyiz? Homer’den Shakespeare’e, Cervantes’ten Murakami’ye kadar tüm yazarlar çağın ve coğrafyanın iç dünyadaki yankısına ve yarattığı çatışmaya bakarlar. Ben de elimden geldiğince onların izinden gidiyorum.”
“Tarihçi Lee, sıradan bir Nazi olan Griesinger’in yaşamını araştırırken Tarashcha’daki toplu katliam sırasında onun da orada olduğunu ve kendi ailesine yapılanların faili olabileceğini öğrenmiş. Beni çalışmada en çok etkileyen de bu ayrıntı oldu.”
"Sahaflar Kitabı, tanıdığım, dost olduğum sahaflarla yapılan sohbetler ve Bayezit’teki eski Sahaflar Çarşısı ile ilgili anıların toplandığı bir yapıt. Okurken bütün ömrüm gözümün önünden geçti, özellikle eski “Sahaflar Çarşısı” ile ilgili hatıralarım canlandı. Eski kitaplar ve eski 'mecânin-i kütüp' dostlar kafamda bir bir canlandı ve uzun süre bu hatıralarla baş başa kaldım.”
“Hatırlamakla hayal etmek arasındaki sınırın ne sık ihlal edildiğine, çok zaman bu ihlallerin farkına bile varmadığımıza dair bir hikâye Sumalavia’nın anlattığı, ancak mesele burada bitmiyor. Hayal ile hatıra arasındaki önemli bir benzerliğin, yakınlığın da altını çiziyor.”
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Aziz’in farkında olduğu tek şey farklı olduğu bilgisi ve farklılığın gizlenmesi gerektiği, toplumun içinde kaybolmak gerektiği, göze batmamak gerektiği. Tıpkı evliyaların iç dünyalarına dair bir şeyler yazmanın güçlüğü gibi, bu tür yaşantıların dile getirilemeyişi gibi burada da aynı duvarla karşılaşıyoruz."
"Aslında neo-liberal ekonomi tam bir öznellik ekonomisidir ama öznellik burada makinenin tam bir parçası olmak anlamındadır, artık özne-nesne, insan-makine, canlı-cansız ayrımının kalmadığı, makine için var olan bir öznelliktir."
"Hayatı felaketleri, yeisi, tesellileri ve keyfiyle bir arada kavrayan; gündelik hayata dair orijinal tespitleri ve gözlemleri olan; ekmek parası için denizin de, güneşin de, havanın da kahrını çeken, fakat yalnız insanların kahrını çekemeyen Cemil Süleyman, bütün bunları da hınzır benzetmeler, mütebessim eleştiriler ve kıvrak bir Türkçeyle yazan sahici bir yazar..."
“Şiir üzerine yazmayan şairleri çok ciddiye almamıza gerek yok aslında. Bu iş bir gizem işi değil çünkü. Şiir yazmak sadece kendi başına anlam kazanabilen bir şey değil. Zorunlu olarak yorumunu da arzulayan bir süreç. Bu yorumu bugün bir Süpermen çıkıp yapmayacak. Herkese karşı adaletli bir eleştirmen modeli artık tarihe karıştı.”
“Hayatın içinde kendilerine karşı sağır olunanların acıları can yakıcıdır. Onlar çaresizdirler. Sessizlikle baş başadırlar. Oysa duyulmak, anlaşılmak isterler. Ben de Duyuyor musun?’daki öykülerimde onların sorunlarına aracılık etmeye çalıştım.”
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.